Bu Blogda Ara

28 Ekim 2009 Çarşamba

DEVAM...


Bir yılı aşkın süredir sizlerle genellikle önce medyaalternatif.com'da ardından marketman-onair'de buluştum. İnternet medyasına alternatif olarak doğan medyaalternatifin (kalıcı mı - geçici mi oluşu henüz net olmamakla birlikte) yayına ara vermesi nedeniyle yolumuza şimdilik yine sadece marketman'den devam ediyoruz... Medyaalternatifte yer alan tüm geçmiş yazıların tam metinlerine medyaalternatif arşivi yanı sıra marketman-onair'dan da ulaşabilirsiniz. Bilgilerinize..

SPORCELL PAZARLAMA

Sanırım önceki yazılarımdan birinde daha belirtmiştim: Türkiye’deki en büyük rekabetlerden birini gsm operatörleri arasında yaşanan rekabet oluşturuyor. Bu rekabetin ağırlıklı boyutu son zamanlarda 3G yönünde cereyan etse de, ayrı bir boyutu ülkemizin büyük spor kulüplerinin yarattığı gsm operatörleri boyutunda. Bu noktada bahsedilebilecek ve/veya incelenebilecek birçok yönü olmakla birlikte, operasyon boyutu tek bir ana operatör(AveA) alt yapısında toplanan yeni hatları biraz daha spor pazarlaması ağırlığında incelemek istedim.

Spor pazarlaması en yalın şekliyle; spor ürün ve hizmetlerinin pazarlanması tanımını içereceği gibi diğer ürün ve hizmetlerin pazarlanmasına sporu dahil etmeyi de içerir. Kuşkusuz tüm Dünya’da spor, her ülkenin bağımlılık boyutu ile ayrıştığı ağırlıklı dallarına göre pazarlamanın en önemli araçlarından biri olmuştur. Özellikle sponsorluk tarafında en büyük kaynakların aktarıldığı alandır. Benzer şekilde reklamlarda ve diğer tutundurma araçlarında bir numaralı başvuru aracıdır. Dünyanın en büyük ekonomilerinden birini spor ekonomisinin oluşturduğunu ve tüketicilerin spora olan ilgisini düşündüğümüzde de bu durumun nedeni çok daha açık bir şekilde ortaya konuyor.

Ülkemizde ise bir numaralı spor dalının futbol olduğu ve futbolunda dört büyük kulübümüz etrafında döndüğü aşikâr. Gelişen piyasalarla birlikte futbol kulüplerimizde çağa ayak uydurarak kendi piyasalarını büyütme çabasındalar. Tesisleşme boyutunda atılan ilk adımlar, profesyonel yönetim arayışları ile süreci devam ettirdi. Sonrasında, yeni taraftar ürünleri, daha büyük sponsorluk anlaşmaları, taraftar storelar, çeşitli organizasyonlar, yayın anlaşmaları daha büyük bir ekonomiyi doğurdu. Büyüyen ekonomi ve artan rekabet ortamında da kulüpler her geçen gün yeni bir stratejinin, yeni bir ürünün peşinde… Hedef; sahip oldukları kitlelere daha çok ulaşabilmek ve bu ulaşılmışlığı da ekonomiye dönüştürebilmek. İşte bu sürecin son ayağı GSM operatörleri. Fenerbahçe’nin Fenercell’i ile başlayan süreç, Galatasaray’ın GSMobile’i ile devam etti ve en son Trabzonspor’un Trabzoncell’i bu sürece dahil oldu.

Bu üç operatör arasındaki rekabet aslında normal piyasa rekabetinden oldukça farklı. Farklılığın en büyük noktası da tam anlamıyla birbirleriyle rekabet etmiyor olmaları. Hedef kitleleri tamamen birbirinden bağımsız. Bu yeni oluşumdaki rekabetlerinin boyutu yalnızca potansiyellerini hangi oranda gerçeğe dönüştürebilecekleri ve kimin daha çok operatöre sahip olacağı. Ha bir de tabi, her ne kadar aynı hedef kitleye hitap etmeseler de birbirlerini rekabet aracı olarak kullanıyorlar: “Kim takımına daha çok sahip çıkıyor?” yönlendirmesi ile.

Peki kulüplerimiz yeni ürünlerinin tutundurma kampanyalarını nasıl yönetiyorlar? Operasyonel boyutunu yöneten aynı servis sağlayıcı olduğu için açıkçası ürünler arasında farklılıklar yok. Farklılıklar sunuşlarda… Fenercell reklamı sahada telefonla paslaşan oyuncuları içeriyordu. Taraftarları için keyifli bir reklam olmakla birlikte, taraftara sunulan bir fayda ifade etmemesi, yalnızca aidiyet duygusu üzerine konumlanması ve belki en önemlisi reklam kampanyasında taraftarını uygulama dışı tutması bence önemli eksikleri. Şimdiler de 6-0 tarifesi ile taraftarlarına göz kırpıyorlar. Taraftarının hoşuna gideceği kesin. GSMobile reklamı taraftarının sevgilisi Arda Turan üzerine kurulmuş ve buram buram duygusallık kokan bir reklam. Taraftarı harekete geçirici gücü olduğu kesin; Arda’nın hayat hikayesi ve çabalarının ardından taraftarına “seninde yapabileceklerin var” mesajını iletiyor GSMobile ancak açıkcası GSMobile’de taraftarı biraz dışarıda bırakmış gibi. Fenercell’de de GSMobile’de de taraftarı çok hissedemiyorsunuz. Trabzoncell ise bu iki uygulamanın tam tersini hayata geçiriyor; kampanyanın içerisinde, baş rolünde taraftar var. Reklamlar oldukça eğlenceli ve futbolcularda bu eğlenceye dahil olmuş. Ayrıca “hattıni bil” ile çok akıllı bir adım atılmış. Her sportif başarı ve pek tabi başarısızlık durumunda kullanılması muhtemel bir sloganla Trabzoncell hatırlanabilirliğini de garanti altına almışlar. Ürünün taraftara aidiyet dışındaki artılarını kesin çizgilerle vurgulayamayışı ise diğer kulüp operatörleri gibi Trabzoncell’in de eksiği bence.

Burada tüm spor pazarlaması için değişmez bir gerçek daha var; sportif başarı ile ekonomik başarının paralel oluşu. Özellikle ülkemizdeki taraftar profili ve spor bilincinin başarı ve başarısızlıkla büyük bir bağının bulunması bu gerçeğin dozunu da artırıyor.

Şimdilik üç kulübümüz arasındaki bu farklı rekabette kimin hedeflerine daha çok ve daha çabuk ulaşabileceği net değil. Elbette taraftar sayıları belli bir potansiyeli ortaya koyuyor ancak bu noktada mevcut potansiyeli harekete geçirmek de, daha doğrusu hedef kitlelerinin bağlılığı ve bu bağlılıklarını ekonomik boyuta taşıma konusunda taraftar sayılarının doğru tahminler yapmak için yeterli olmadığını düşünüyorum. Umarım hepsi hedefledikleri başarıya ulaşırlar ancak pazarlamasal bakışla ve süreci yönetiş şekliyle hedeflerine en yakın operatörü Trabzoncell olarak görüyorum.