Bu Blogda Ara

18 Eylül 2012 Salı

Ucuz Olduğum Kadar Beyaz Eşyacıyımdır da!

Günümüz rekabet ve bolluk ortamında reklamların yaratıcılıkları, eğlenceli oluşları, çarpıcılıkları; kısaca farklılaşmaları ve çeşitlilikleri, pazarlamanın en sevdiğim getirilerinden. Biraz derin izlediğinizde, güzel bir beyin jimnastiği araçlarılar aslında. İnternet üzerinde herhangi bir reklam ile ilgili yorumları tararsanız, karşınıza çıkacak olan onlarca farklı yorum, farklı bakış açıları, farklı algıla(ma)r, ne demek istediğimin somut örnekleridir.

Bu akşam sayın hocam Gülfidan Barış'ın "Media markt yerelleşme kaygısında iyi şeyler yapmıyor bu kesin de... Neden "karar verici" rolünü kadına yükledi bunu anlayan var mı?" tweet'ini gördüğümde de naçizane bir beyin jimnastiği ardından aklımdan geçenleri, 140 karakterde özetlemek istemediğimi fark ettim.    

Öncelikle son reklam kampanyalarında en öne çıkan reklamını izleyelim:

 

Öncelikle reklamı izler izlemez "iyi şeyler yapmıyorlar" kısmının altının kalın bir şekilde çizilmesi gerekliliği ön plana çıkıyor. Peki, bu reklam ile amaçlanan ne ola?

Media Markt, Darty, Electroworld, Teknosa ve benzeri teknoloji marketlerinin ülkemizdeki artık hatırı sayılır geçmişi ardından henüz oturtamadıkları bir eksiklikleri olduğunu düşünüyorum: algılarda teknoloji marketlerden beyaz eşya alınır güdüsünü yaratamamak! Beyaz eşya, tüketim kültürümüzde halen Arçelik bayiinden, Vestel bayiinden alınır. Bir adım ötesine geçildiği kısımda; Siemens, Samsung veya Bosch'un kendi tabelaları altında satış yaptıkları mağazalarından alınır. Hatta biraz daha yerele inersek, Hasan Abi'den, Mehmet Amca'dan alınır. Yıllardır ailemizin, mahallemizin esnafıdır. Arçelik, Beko, AEG olması önemli değildir; Mehmet Amca ne satıyorsa o alınır. 

İşte, teknoloji marketlerinin henüz halledemedikleri sorunun bu olduğunu düşünüyorum. Diz üstü bilgisayar almak istediğinde aklına Media Markt gelir, Navigasyon cihazına ihtiyacın olduğunda Teknosa'ya bakmak istersin. DVD Player'ını ses sistemiyle birlikte yenilemek istediğinde Darty'ye doğru yol alırken, LCD TV için Elctroworld'e gitme ihtiyacı duyabilirsin. Ama buzdolabın bozulduğunda aklına gelen ilk üç arasında henüz buralar aklına gelmez. Media Markt'da artık çamaşır makineni yenilemek istediğinde aklındaki ilk üçte yer almak istiyor olabilir. Elbette en temel konumlandırması "ucuz"luktan da vazgeçmiyor reklamda. Eşine bir otomatik makine almaması yetmiyormuş gibi, bir de laptop'u pahalıya alıyor!

Reklam cidden çok kötü, rahatsız edici hatta ama umarım altında yatan düşünce, naçizane gözlemim yönündedir. O zaman en azından ileriye yönelik bir umut olabilir.



        

10 Eylül 2012 Pazartesi

Twitter diye bi'şey çıkmış; biz de girek bari!

Kitleleri toplayan herhangi bir mecranın doğuşu ardından markaların anında orada olacağını bilmek, bir pazarlama bilgisi gerektirmeyen genel gerçek. Keza, orada bulunması mutlak bir gereklilik olmakla birlikte, bir çok mecra da markaların pazarlama faaliyetleri sonucu doğmuştur. 

Buradaki soru, markanın mecrada nasıl yer aldığıdır? Bu mecra ile tüketiciye nasıl fayda sağladığı ve kendisinin bu mecradan nasıl bir getiri kazandığı, markanın mecrada var oluş nedeninin özeti olup, bu hususta en önemli nokta, mecranın doğasını bilmektir. Burada yer alanlar neden buradalar, ne yaparlar, ne isterler, hangi davranışları gösterirler.... gibi soruların cevabını bilmesi gerekir.

Mecrada yer alan tüketiciler için ise bu sayılanların farkında olunması faydalı olmakla birlikte, bir zorunluluk değildir. Onlar "kişi" olarak orada yer alırlar ve doğaçlama yaşarlar. 

Son yılların en önemli mecralarından twitter'da bir "müşteri & marka" iletişim örneği ile ne anlatmak istediğimi daha anlaşılır kılalım: 

Aşağıda, bir arkadaşımın yaşadığı kötü bir otobüs seyahati deneyimini, muhatap markaya twitter üzerinden ulaştırma çabasını göreceksiniz:


Yaşanılan kötü deneyim, gayet açık bir şekilde; yer-kişi-sebep gibi temel bileşenleri ile bildiriliyor. Bir marka için nimet olabilecek güzellikte bir şikayet. Sorun açık, sorunun kaynağı açık.. 

Şimdi sıkı durun, bu şikayetlere nasıl cevap verilmiş diye merak ederek, markanın twitter sayfasına giriyorum..:



Sanırım biraz aşağıda kaldı diyerek, sayfada aşağı doğru ilerliyorum ancak 73 tweet'in tamamı "someone unfollowed me, someone followed me..." İşin daha da garibi 1.106 adet takipçi! Neyi takip ediyorlar meraktayım. Aklıma çalışanlara "her çalışanımız bir twitter hesabı açmak ve hesabımızı takip etmek zorundadır" şeklinde verilmiş bir talimattan daha mantıklı bir gerekçe de gelmiyor! 

Bir mecrada nasıl yer aldığın önemlidir demiştik; tanımak, bilmek, doğru iletişim kurmak vs... Bazen nasıl olmaması gerektiğini görmek çok daha iyi öğretir!