Dörtte üçü suyla kaplı dünyanın azınlık olan kara parçası
üzerinde kendine yaşam alanı bulmak zorunda olan insanoğlu, kalabalıklaştıkça gökyüzüne
doğru uzanan beton yığınlarına doluşuyor. Belki durum Avustralya’daki kadar
dramatik değil ama geçenlerde bir yerde de dünya yüzölçümünün halen %90’ının
yerleşim yeri olmayan topraklardan oluştuğunu okumuştum.
Trafikten hava kirliliğine, ölen komşuluktan güvensiz
sokaklara birçok şikayetimizin nedeni olan yaşam alanımızın kalabalık nüfusu gerçeğinde
bu boş araziler garip gelse de, coğrafi şartlardan bir arada yaşama
motivasyonuna kadar bir çok nedene de sığdırılabilir bu sıkışma!
Kuşkusuz insanlar birlikte yaşama ihtiyacı/zorunluluğu
nedeni ile topluluklar oluştururken, bu tercihlerini kaynakların (bol)
bulunduğu yerlerde gerçekleştirdi. Suya erişebileceği, meyvelerini
toplayabileceği ağaçların olduğu yerler yaşamak için en idealleriyken, haliyle
sanayi de hizmet de bu alanlarda tesis edildi. Taşı toprağı altın olan şehirler
doğurdu insanoğlu…