Bu Blogda Ara

9 Ağustos 2015 Pazar

Her Toplum Layık Olduğu Reklamlara Maruz Kalır!

Reklam dünyasının hınzır çocuğu Durex, Ukrayna'da oynanan Shakhtar - Fenerbahçe maçının yayını sırasında yine tam zamanlı bir hınzırlık fırsatı görmüş.



Genelde keyifli, güldüren ve hemen her zaman akıl dolu işlere imza atsa da bu sefer olmamış! Bekleneceği şekilde en büyük tepkiyi veren FEMEN'in, "Ukrayna bir genelev değil!" tepkisi anlaşılmalı. Türkiye'nin böyle bir sorunu ve aynı maçın Türkiye ayağında Ukrayna televizyonlarında "Türkiye'de yanınızdayız" manşetli Durex reklamı döndüğünü düşünün: bugün muhtemelen sokaklarımızda dövülen Rus, Ukraynalı haberleri okuyorduk!

Her ne kadar seks turizmi bir gerçek olsa da ve doğrudan içerisinde yer aldığı bir sektör de olsa sosyal sorumlu yanını unutmamalı bir marka. Hatta yakışanı, içerisinde yer aldığı sektör çevresindeki sosyal konularda öncü olmaları olacaktır.

29 Mayıs 2015 Cuma

Gerçeklerin Sana Kalsın, Bize Zannettiklerin Lazım

Genelleme noktasında insan için "akıl sahibi" diyebilsek de aynı genellemeyi "rasyonel/mantıklı" için yapabilmek mümkün değil. Hatta rasyonel olma noktasında bir genelleme yapmamız istenirse "insan rasyonel olmayan bir varlıktır" demek, arkasında daha sağlam durulabilecek bir iddia olur. 
Görsel Kaynak: flickr.com

Psikolog Paul Rozin, James Frazer tarafından bir nesne bir insan ile temas kurduğunda, nesne bir şekilde o insanın "özüne" sahip olur  şeklinde tanımlanan batıl bulaşıcılık teorisinin modern batı toplumunda hala yaşayıp yaşamadığını anlamak için yürüttüğü bir deneyde, insanların bir zamanlar bir seri katile ait olan (sadece otuz dakika giyilmiş olsa bile) yıkanmış bir kazağa kıyasla, köpek dışkısına düşmüş ve yıkanmamış olan (yani sağlıkla ilgili ciddi endişeleri tetikleyen) bir kazağı giymeyi tercih ettikleri sonucuna vardığında, insanın onlarca mantık dışı tercih türlerinden sadece birine işaret etmişti. Ayrıca modern batı toplumunda bu düşüncenin devamının ispatı, bir yerde de insanın rasyonel bir varlık olmayışının bilimle, gelişmişlikle, kültür vs. ile de alakası olmadığının ispatıydı.   

9 Mayıs 2015 Cumartesi

Dört Yapraklı Yonca Gücünde Bir Yazı!

1898'de Woolf Joel adında bir İngiliz iş adamı Londra'daki Savoy Otel'de on dört kişilik bir yemek için rezervasyon yaptırır. Son anda vazgeçen bir davetli ile on üç kişi yemeğe otururlar. Woolf, on üç kişinin uğursuzluk getireceğine inanmaksızın yemeğe devam eder. Üç hafta sonraki Güney Afrika yolculuğunda cinayete kurban gitmesinde o geceki 13 kişilik yemek ne kadar etkilidir bilinmez ama Savoy Otel'i, ellerinden yeni bir cinayetin çıkmasına engel olmaya iter. İlk önce, on üç kişinin yemek yemesine izin vermemeye karar veren otel, 1920'lerde tasarımcı Basil Lonides'ten bir iyi şans tılsımı olması için heykel yapmasını ister. Ve bu istek ile yandaki fotoğrafta gördüğünüz Kaspar doğar! 
On Üç Kişilik Yemek Sofralarının
On Dördüncü Konuğu: Kaspar
Kaynak: http://bit.ly/1EXOgCp

O yıllardan itibaren bu siyah kedi, Savoy Otel'deki on üç kişilik tüm yemeklere katılıyor. Hem de mendili ve yemek takımları ile birlikte. Kaspar'dan önce Woolf Joel'in ölüm hikayesine ortak olan Savoy Otel, Kaspar ardından İkinci Dünya Savaşı'nda otelde yemek yiyen subaylar tarafından kaçırılan Winston Churchill'in geri dönüşünü sağlama hikayesine sahip olmuş.*    

En ilkel çağlardan günümüze, en cahilinden en entelektüeline tüm dönemlerin, tüm insanların vazgeçilmezi olmuş batıl inançlar. Şeytan kulağına kurşun, hiç batıl inancım yok diyen adam kadar inanmıyoruz sadece!  

21 Mart 2015 Cumartesi

Yazı Tipi: Göründüğünden Çok Fazlası

Geçtiğimiz bir-kaç yıl önce, kendisi de bir yazı tasarımcısı olan Cyrus Highsmith adlı bir New Yorklu, bir günü Helvetica'sız geçirmeye karar verir. Helvetica yazı tipiyle yazılmış bir şey görünce gözlerini kaçıracaktır, onun ile yazılmış herhangi bir şey ile bir araya gelmeyecektir. Cyrus, daha güne başlarken etiketleri Helvetica ile yazılı giysileri yüzünden önce giyinmekte zorlanır. Bu zorluk askeri kıyafetlerle çözülebilecek kadar sıkıdır. Kahvaltıda japon çayıyla meyve yemek zorunda kalırken her gün yediği yoğurttan uzak durmak zorundadır. Tablolarında Helvetica kullanan New York Times'ı okuyamaz. Metroya binemez Cyrus, Helvetica'sız bir otobüs bularak işe onunla gider. İşteki bilgisayarından Helvetica'yı silmiş olsa da internette gezinebilmesi de mümkün olmamış. Yeni Amerikan dolarında ve üstüne üstlük kredi kartlarında da Helvetica kullanılmış olması günün dışarıda geçen kısımlarının ne denli zor geçtiğini anlamak için yeterli. Kumanda üzerindeki Helvetica, günün akşamında da Cyrus'u televizyondan uzak tutarken, gün Electra yazı tipiyle yazılmış The Long Goodbye adlı romanla son bulmuş. 
Dünyanın İlk Fontu: Textura /Gutenberg'den

Gutenberg'in 1447 yılında yazı baskısını buluşu ardından "kişiye özel" niteliğini standartlara bırakmaya başlayan yazı, bugün el yazısından vazgeçilmesi noktasına uzanan kalıpların içerisinde. Ancak, kitaplarda, tabelalarda, filmlerde, internette, kısaca her yerde olan yazı, Gutenberg ve devamında erişilebilirliği ile bir standart içerisinde duruyor. Çeşitlilik olarak, 26-29 harf ekseninde oluşan yazılar binlerce farklı çeşidi ile insanlığa hizmet ediyor. 

İlişki içerisinde olunacak bir insan için "içi güzel olsun, tipi çok da önemli değil" inancı samimi olduğu noktada yazı tipi için de geçerli olsa da, yazının tipi (aslında aynen insanda da olduğu gibi!)  çok şey ifade ediyor. Çok şey ifade ettiği noktada tipograflar uzun yıllardır uğraş verirken, bunu yalnızca bir estetik duygusuyla değil, hayat standartlarının iyileşmesinden, iletişimin etkinliğine bir çok kaygı ile yapıyorlar. Vardıkları sonuçlar ve başarıları, diğer insanların, şirketlerin, markaların, devletin, sivil toplum kuruluşlarının ve daha onlarcasının da yazı tipinin gücünü keşfetmelerini sağlıyor ve tipografiyi onların da ilgi alanları içerisine sokuyor. Örneğin bugün disleksi hastası çocuklarla ilgilenenlerin Trebuchet ve Comic Sans yazı tiplerini tercih etmesi bir tesadüf değil. Bu yazı tiplerinin, disleksi hastası çocuklar için rahat ve tehditkar olmayan berraklığı ile diğer sert ve daha geleneksel fontlardan çok daha iyi geldiği anlaşılmış. 

Benzeri faydalar sağlayabilmek adına yazı tipleri üzerinden testler gerçekleştiriyor insanlar. 1940 yılında yazı tipi okunaklılığı için yapılan göz kırpma testi de bunlardan biri. Laboratuvar koşullarında "hastaya"(okura) aynı metnin değişik yazı tipleriyle sunulduğu koşullarda istemsiz göz kırpmaların bir el sayacı ile sayılması ile yapılan ölçüm, insanlara direkt olarak hangi yazı tipini daha okunaklı bulduklarını sormaktan çok daha doğru sonuçlar vermiş. Bu testlerde (hemen) her zaman en iyi sonucu veren yazı tipleri Bembo, Bodoni ve Garamond olmuş. Bir yere not etmekte fayda var! 

İnsanların hayatını kolaylaştırmak adına böylesine çalışmalar tek kelimeyle harika hissettiriyor. 

1 Mart 2015 Pazar

Ve Reklamcı Kadını Keşfetti!

Satış imkanını sağlamak için kazancının büyük kısmını reklama ayırmak lüzumunu hisseden tüccar, az biraz sonrasında reklamda cinsi cazibenin gücünü keşfetti. 

Yukarıdaki 1953 tarihli haberi, cinsi cazibe yerine sex sells yazıp, bir kaç küçük dokunuşla bugün yayınlamak da mümkün. Reklamda cinsel öğe kullanımı üzerine sayısız çalışma bulabileceğiniz gibi, canlı örneklerine de günlük sıklıkta maruz kalıyoruz. Her ne kadar halen kadın odaklı cinsellik kullanımı önde olsa da Biscolata Erkekleri, Kenan'lar, Kıvançlar işi bir dengeye doğru götürüyor. 

Tüketicinin satın alma motivasyonunu ateşleyici gücünden istifade etme noktası sevapları günahları olan ve sürekli tartışılan konu. Ancak tartışmaya kapalı bir türü var ki, yukarıda bahsettiğim denge noktasında da halen kadın aleyhine büyük bir "üstünlüğe" sahip! Bir cinsiyeti diğerinden üstün olarak konumlayan tür. 2000'li yılların başındaki "karım her şeyin azıyla yetinir, onun için ona az elektrik kullanan bosch makine aldım" reklamındaki tür bu. Kadına en çok ev hanımı rolünü yakıştıran, erkeği mutlu etmekle mutlu olabilecek insan olarak konumlandıran zihniyet... Çalışkan, becerikli, elinden iyi iş gelen anlamındaki bir sıfata; hamarata cinsel bir anlam katan zihniyetin ürünleri... 

25 Ocak 2015 Pazar

Dijitalin Adı Analogun Tadı: Retro İnovasyon

90'lı yılların sonunda yapılan kapsamlı bir araştırma, kendini "çok mutlu" olarak sınıflandıran insanlar arasında en düşük grubun 18-27 yaş grubu olduğu sonucuna varmış. (Bugün de durum çok farklı değil.) Yani bir yerde 20'li yaşların aslında çok da mutlu yaşlar olmadığını ortaya koymuş. Oysa bugün 30'lu yaşların üzerinde olanlara en güzel anılarını sorduğunuzda büyük bir çoğunluğu 20'li yaşlarına dönecektir. O yaşlar, dedemin bana "dünyanın yükü omzumda olsa da yeter ki senin yaşında olabilsem" dediği yaşlar. 

Bu çelişkinin nedenini de psikologlar açıklıyor: Hatırlamada tepe noktası bilhassa mutlu anılarla ilgilidir. 30'undan sonra dönüp bu yıllara baktığımızda, acı veren olaylar git gide bulanıklaşır. 

Aslında nostaljinin etimolojik incelemesinde ızdarap kökenli oluşu bugün hissettirdiği anlamı ile çelişiyor. Eve dönüş anlamındaki "nostos" ile keder/ızdırap çekme anlamındaki "algos" köklerinden türeyen Yunanca bir bir kelime olsa da, TDK sözlükte kendisine birinci anlam olarak yer bulan "geçmişte kalan güzelliklere olan özlem duygusu ve bu duygunun baskın bir duruma gelmesi..." tanımı, nostaljinin yalnızca bizim kültür ve dilimizdeki değil, evrensel değerini ifade ediyor. 

Pazarlamanın nostaljiye bulaşması ise tüketicinin post modern gömleği giymesi ile başlıyor. 90'ların başından itibaren ürün kullanımında akılcı gerçeğin yerine, ürünler ve onların imajlarıyla yaratılan gerçeküstü algıları önemsemeye, yani hazsal ihtiyaçlarına önem vermeye başlayan tüketiciye dokunmanın bir yolu da özlemine cevap vermek oluyor. Ortaya çıkış dönemi itibariyle ilk olarak 1950 -1965 arası doğumlular olan Baby Boomer kuşağını hedef alıyor retro marketing. Ardından gelen yıllarla, arkasında derin bir mazi bırakan herkese hitap etmeye başlıyor. Günümüze geldiğimizde tüketimdeki hız ve arsızlığımız belki zaman olarak aynı ama deneyim olarak çok daha uzun geçmişler bırakıyor bize. Atalarımızın 30-40 yıla sığdıramadığı deneyimleri, birkaç ayda eskitebilme "gücüne" sahibiz. Bu gerçek, tüketimin artan ivmeli hızı ve sınırsız bolluk ortamı ile birleşince retro marketing'in değerini parlatıyor.