Bu Blogda Ara

9 Mayıs 2015 Cumartesi

Dört Yapraklı Yonca Gücünde Bir Yazı!

1898'de Woolf Joel adında bir İngiliz iş adamı Londra'daki Savoy Otel'de on dört kişilik bir yemek için rezervasyon yaptırır. Son anda vazgeçen bir davetli ile on üç kişi yemeğe otururlar. Woolf, on üç kişinin uğursuzluk getireceğine inanmaksızın yemeğe devam eder. Üç hafta sonraki Güney Afrika yolculuğunda cinayete kurban gitmesinde o geceki 13 kişilik yemek ne kadar etkilidir bilinmez ama Savoy Otel'i, ellerinden yeni bir cinayetin çıkmasına engel olmaya iter. İlk önce, on üç kişinin yemek yemesine izin vermemeye karar veren otel, 1920'lerde tasarımcı Basil Lonides'ten bir iyi şans tılsımı olması için heykel yapmasını ister. Ve bu istek ile yandaki fotoğrafta gördüğünüz Kaspar doğar! 
On Üç Kişilik Yemek Sofralarının
On Dördüncü Konuğu: Kaspar
Kaynak: http://bit.ly/1EXOgCp

O yıllardan itibaren bu siyah kedi, Savoy Otel'deki on üç kişilik tüm yemeklere katılıyor. Hem de mendili ve yemek takımları ile birlikte. Kaspar'dan önce Woolf Joel'in ölüm hikayesine ortak olan Savoy Otel, Kaspar ardından İkinci Dünya Savaşı'nda otelde yemek yiyen subaylar tarafından kaçırılan Winston Churchill'in geri dönüşünü sağlama hikayesine sahip olmuş.*    

En ilkel çağlardan günümüze, en cahilinden en entelektüeline tüm dönemlerin, tüm insanların vazgeçilmezi olmuş batıl inançlar. Şeytan kulağına kurşun, hiç batıl inancım yok diyen adam kadar inanmıyoruz sadece!  


Peki, üzerine çok az düşündüğümüzde dahi anlamsız gelecek olan, ya da derinlemesine düşünüp kökenini öğrendiğimizde inanması komik olacak olan bu inançlara sarılışımız neden? M.Farouk Radwan'ın sıraladığı aşağıdaki üç neden sanırım bu sorunun en iyi özetleyici cevapları:

  1. Tembeliz: Okunmuş şeker yemek, sınava hazırlanmaktan çok daha kolay!
  2. Kontrol Altında Hissettir: İnsanlar kontrol altında olmamaktan nefret eder. Sabah kapıdan çıktığında uğur böceği ile karşılaşarak güne başlamak, o günü kesinlikle dünden daha güzel bir gün yapacaktır!
  3. Tehlike Altındayız: Cesaret, nadir sahip olunan kişisel özelliklerdendir. Hayatımızda başımıza gelen birçok kötü şeyin sebebi biz olamayız! Ya da başarısızlıklarımız genelde bizim hatalarımız değildir. Tüm kontrolün kendinde olduğunu düşündüğün bir andaki başarısızlık kötü hissettirecektir. Ancak şansız olduğun için başaramadığına inandığında çok da kötü hissetmezsin.    

Batıl inançların işe yaradığını veya yaramadığını kesin bir gerçek ile ispat edebilmek mümkün değil. Yemeğe o on üçüncü kişinin gelmediği için başlarına felaket geleceğine inanan adam, inancının sağlamasını Woolf'un cinayete kurban gidişi ile yaparken, Churchill'in Kaspar'ın şans tılsımına inanışı, kurtuluşu ile sağlama  alınmıştı. Bu gece tırnaklarını keserek uyuman ardından yarın mükemmel bir gün geçirmen de sana bu batıl inanışın yersiz olduğunu ispatlayabilir. Ya da şansızlık getirdiğine inanıyorsan, yarına mutlaka bir şansızlık sıkıştırırsın. İnandığına kanıt bulmak, dünyanın belki de en kolay işlerinden biri. Hele ki mistik konularda.

İnananına dahi saçma gelse de batıl inançları ölümsüz kılan, kaybettirecek bir şeyi olmaması... Kulak memeni aşağı çekerek havaya iki öpücük kondurmak (belki komik olmak dışında) ne kaybettirir? Peki ya bu kötü şansı uzaklaştırıyorsa? Milyonda bir bile böyle güce sahip olma şansı varsa denemeye değmez mi? Ya da tersini düşünelim. O merdivenin altından geçtiğinde muhtemelen günün aynı senaryo ile son bulacak. Ama bu riski almaya gerek var mı? Altından geçerek ne kazanabilirsin ki! 

Korkularla yüzleşmek, korkularını yenmek önemli getirileri olan tavsiyeler olsa da, korkuların hayatta tutma gücü de bir gerçek. Bu noktada batıla inananların kendilerine yarattıkları kontrol noktalarını anlamak gerek. 




İnanmayanların, batıl inancı saçma bulanların motivasyonunu anlamlaştırmak da en az inananların ki kadar kolay. 

Şeytanı yada kötü ruhları uzaklaştırmak için tahtaya vurarak iyicil ve güçlü ağaç tanrılarını çağırmak bugünün hangi inancı ile bağdaştırılabilir? Yada tahtaya vurmanın benzer başka bir doğuş hikayesi kapsamında, kötü ruhları kovmak için tahtalar içerisinde gezen ruhlar bugün hala tahtalar içerisinde midir? Vur plastiğe demek daha mantıklı olmaz mı!  

En nihayetinde, suçluyu kendinden uzakta aramak, belirsizliği ortadan kaldırmak, şunu yaptım o yüzden bu oldu; bunu yapmadım o yüzden başıma bu geldi demek ile belirsizliğin verdiği huzursuzluktan daha uzak bir huzursuzluk yaşamak gibi gerçekler, batıl inançları tarihin ilk günlerinden bugününe taşıyor. Binlerce yıl önce verilen bir kıyamet gününe, bilimin neredeyse açıkta bırakmadığı hiç bir konunun olmadığı yıllarda dahi inanabiliyor insanlar. 

Burçları ve falı bulanlara hayranlığımı daha önce de yazmıştım. Burca ve fala inananlar da batıl inançtaki aynı motivasyonlardan gücünü alıyor. 

Günümüzün, geçmişin mistik güçlerine inançlarını koruyan insanları kendi yeni batıllarını da yaratıyor elbette. Evrensel bir alışkanlığa dönüşmüş batıl inançlar yanı sıra, kendi özelinde küçük batıllarını yaratan insanlara örnek vermeye dahi gerek yok sanırım. Sen de ben de en azından o küçük kısmet anlarını yaşadık. Aslında keşke başka bir şey dileseydik!


*Kaspar hikayesinin kaynağı: Quirkoloji - Prof.Richard Wiseman / Pegasus Yayınları

Hiç yorum yok: